Başörtülü Tüm Bayanlar Dindar mı?

Yazıma başlamadan belirtmek isterim ki; hiç kimsenin takvasını yada imanı hedef almış değilim.

Amacım ülkemizde son 10 yılda önü açılan (!) dindar kesimin yada dini yaşam modelinin geldiği son duruma kısa bir özeleştiride bulunmaktır.

Batı tasvirlerine baktığımızda Osmanlı kadınını şemsiye çevirir ve şeffaf peçe takar şekilde görüyoruz. Halbuki, Osmanlı kadınları tesettürüne önem gösteren ve Kemalistlerin kitaplarında da (1) bahsettikleri gibi koyu giyinen (dikkat çekmeyen şekilde) ve süslenmeyi sadece evinde eşi için yapan dindar insanlardı.

Peygamberimiz döneminde Müslüman kadının tesettürüne ne kadar önem verdiğini yazmamıza bile gerek yok ama şu olayı hatırlatmakta fayda var. Yahudilerin Müslüman kadının örtüsüne el uzatması karşısında tesettürü yırtılıp edep yeri görünen kadına gülen yahudilere karşı Peygamberimiz topluca savaş ilan etmiştir. (2)

Günümüze gelecek olursak.

Tarihte meşhurdur. Bir ülkenin liderinin dini neyse halkınında dini o olur. Bugün bile bu uygulama devam etmektedir.

Ülkemizde son 10 yıllık sürece baktığımızda buna benzer bir tablo görüyoruz.

Çok yakın zamana kadar ülkemizde bol tesettürlü bayanlar okullara alınmıyor ve kamusal alanlarda tedavi bile edilmiyordu. Gerici, yobaz ve geri kafalı olarak isimlendiriliyor ve küçük görülüyordu.

O tarihlerde Türkiye’de yöneticilik yapan insanların dini (yaşam tarzı) buydu. Halkta onların koyduğu kurallara ses çıkarmıyor ve onların uygulamalarına tabi oluyorlardı.

Azınlık dindar gruplar bu zulme karşı direndi ama hemen hemen hiçbir hakka kavuşmadı.

Gün geldi ve mevcut liderler artık ülkede istekleri karşılayamaz oldu. Dindar (!) insanlar onlardan boşalan koltuklara geçmeye başladı.

Bu süreçte dindarlar ülke yönetiminde oluşan boşlukları kendilerinden verdikleri tavizler ile doldurarak güçlü bir iktidara (!) sahip oldular.

Verilen tavizler o kadar büyüktü ki dindar kesimin 10 yıl önceki taleplerine baktığımızda oluşan ciddi farklılıkları görmemek imkansız durumdadır. İşte bu tavizler Müslüman kadını da derinden yaraladı ve ortaya günümüzdeki “örtülü çıplakları” ve “moda tesettürlüleri” çıkarttı. Bunlara rol modellerde yine yöneticilerin eşleri seçildi. Yani “Hayrünnisa modeli” “Emine hanım modeli”. Erkeklerinde evlenmek için tercihleri bu yönde olunca toplumsal bir dönüşüm kaçınılmaz oldu.

Artık ülkemizdeki başörtüsü anlayışı moda ve süs eşyasına dönüştüğü için televizyonlarda, mezuniyet törenlerinde başları rengarenk örtülü daracık pantolon giyen kızların yaptıklarını kınamakta anlamsızlaşıyor. Zaten Allah rızası için yapılmamış amellerin meyvesinin İslama uygun meyveler vermesini beklemek ne kadar doğru olur ki?

Kimsenin dinine imanına laf etme gibi bir hakkım yok. Ama kimseninde o absürt kıyafetleri dine mal etmesine sessiz kalamam. Kalmamalıyız.

“Nasılsanız öyle yönetilirsiniz” düsturu gereği öncelikle değişime kendimizden başlamanız gerektiğinin farkındayım. O yüzden bu özeleştirimi kaleme almayı uygun gördüm.

Zalimlerin elinden yıllarca zulüm gördük. Zulüme karşı direndik ve Allah bizi zalimlerden kurtardı amma bizler dinde gevşeklik gösterdik. O yüzden başımıza geçen yöneticiler bu durumdalar.

Eğer bizler silkelenir ve Rabbimizin emirlerine uyar ve o şekilde yaşamaya çalışırsak hem ahiretimiz hem de dünyamız kurtuluşa erecektir.

Son söz Allah’ın kitabından olsun;

Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz. (Al-i İmran/139)

Sütun Haber sitesine yazmış olduğum yazılarımdan.

Bir yanıt yazın