Bedenin Ölümü

Hayır; can, köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman, “Son müdahaleyi yapacak kim” denir. Artık gerçekten, kendisi de bir ayrılık olduğunu anlamıştır. (Ölüm korkusundan) Ayaklar birbirine dolaştığında; O gün sevk, yalnızca Rabbinedir. (Kıyamet Suresi, 26-30)

Ölüm anında ruh, bu dünyadaki insanların içinde yaşadıkları boyuttan ayrılırken, geride cansız bedenini bırakır. Deri değiştiren canlılar gibi, bu dünyadaki bedenini geride bırakır ve asıl hayatına doğru ilerler.

Ancak geride kalan bedenin hikayesi de anlamlı ve önemlidir. Özellikle bu bedene hayattayken gereğinden fazla değer verenler için.

Peki öldükten sonra bu bedenin başına neler geleceğini ayrıntılı olarak düşündünüz mü hiç?

Bir gün öleceksiniz. Belki hiç beklenmedik bir şekilde. Ekmek almak için bakkala giderken yolda bir araba tarafından çiğneneceksiniz. Ya da amansız bir hastalık hayatınıza son verecek. Veya bir anda kalbiniz atmaktan vazgeçecek.

Böylece ölümü tatmaya başlayacaksınız.

Bu andan itibaren de, bedeninizle hiçbir ilişkiniz kalmayacak. Hayat boyu “ben” dediğiniz ve sahiplendiğiniz o beden, sıradan bir et parçası haline gelecek. Ölümünüzle birlikte bedeninizi başka insanlar taşımaya başlayacaklar. Etrafta ağlayanlar, “daha dün buradaydı”, “dağ gibi adamdı” diyenler olacak. Sonra o bedeni alıp evin bir odasına, belki de morga koyacaklar. Orada bir gece bekleyecek. Ertesi gün gömme işlemleri başlayacak. Cansız bedeni alıp gasilhaneye götürecekler. Görevli, kaskatı kesilmiş olan bedeninizi soğuk suyla yıkayacak. Ancak bu aşamada ölümün izleri de bedende aşikar hale gelecek. Morarmalar başlayacak.

Daha sonra bedeni beyaz bir bezle, kefenle saracaklar. Sonra da tahta tabuta koyup üstüne yeşil bir örtü örtecekler. Cenaze arabası gelecek, tabutu devralacak. Araba mezarlığa doğru ilerlerken, yolda hayat devam edecek. Bazı insanlar cenaze geçiyor diye saygı gösterecek, çoğu kendi işine bakacak. Sonra mezarlığa gelinecek. Tabut, sizi sevenler ya da seviyor gibi görünenler tarafından ellerde taşınacak. Etrafta muhtemelen yine ağlayanlar, sızlananlar olacak. Sonra o kaçınılmaz yere, mezara gelinecek. Üstünde sizin isminiz yazılı… Bedeni tabuttan çıkarıp beyaz kefenle birlikte mezarın içine atacaklar. Dualar okunacak. Ve sonra son iş yapılacak. Ellerine kürek alanlar, beyaz kefenin içindeki bedenin üzerine toprak atmaya başlayacaklar. Kefenin ağzını açıp içine de toprak atacaklar. Ağzınıza, burnunuza, boğazınıza, gözlerinize topraklar dolacak. Topraklar yavaş yavaş kefeni örtecek. Biraz sonra işleri bitecek ve gidecekler. Mezarlık her zamanki derin sessizliğine bürünecek. Gidenler, kendi hayatlarına geri dönecekler, ama gömülen beden için artık hayatın hiçbir anlamı kalmamış olacak. Dünyadaki hiçbir güzellik, hiçbir güzel ev, güzel insan, güzel manzara artık o beden için bir şey ifade etmeyecek. Bedeniniz, hiçbir dostunuzla artık görüşemeyecek. Beden için var olan tek şey, artık yalnızca toprak ve onun içindeki bakteri ve kurtlar olacak.

Öldükten Sonra Ne Hale Geleceğinizi Hiç Düşündünüz mü?

Zaten gömülmenizle birlikte bedeniniz hem içten hem de dıştan gelen etkilerle hızlı bir parçalanma sürecine girecek.

Vücutta oksijen kalmayacağından, bir süre sonra mikroplar faaliyete geçerek bedene yayılacaklar.

Karında toplanan gazlar cesedi şişirecek ve bu şişlik vücudun her tarafına yayılarak, bedeni tanınmaz hale getirecek.

Bundan sonra gazın diyaframa yaptığı basınçtan dolayı ağızdan ve burundan kanlı köpükler gelmeye başlayacak.

Çürüme ilerledikçe kıllar, tırnaklar, avuç içleri ve tabanlar yerlerinden ayrılacaklar.

Bu dış değişmeyle beraber, iç organlarda da (akciğer, kalp ve karaciğerde) çürüme başlayacak.

En korkunç olay ise bu noktada gerçekleşecek; karın bölgesinde toplanan gazlar deriyi zayıf noktasından patlatacaklar ve bedenden tahammül edilmez derecede pis kokular yayılacak. (Ölü insan kokusu, dünyanın en iğrenç kokusudur.)

Bu süre içinde kafadan başlamak üzere, adaleler de yerlerinden ayrılacak.

Cilt ve yumuşak kısımlar tamamen dökülecek ve iskelet gözükmeye başlayacak.

Beyin tamamen çürüyecek ve kil görünümünü alacak, kemikler bağlantılarından ayrılacak ve iskelet dağılmaya başlayacak…

Bu olay, ceset bir toprak ve kemik yığını haline gelene kadar böylece devam edecek.

“Ben” sandığınız bedeniniz böylelikle korkunç ve iğrenç bir şekilde yok olacak. Geride kalanlar sizin için “helva”lar yapıp yerken, topraktaki tüm kurtlar, böcekler ve bakteriler sizin etlerinizi kemirecekler.

Eğer bir kaza sonucunda ölür de, gömülmezseniz, o zaman çok daha feci bir manzara ortaya çıkacak. Bedeniniz, sıcak havada açıkta kalmış bir et gibi, kurtlanacak, birkaç gün içinde bir kurt yumağı haline dönüşecek. Kurtlar, son et parçasını da yiyene kadar iskeletin kıvrımları arasında dolaşacaklar.

Böylece “en güzel bir biçimde” yaratılmış olan insan hayatı, olabilecek en korkunç biçimde sona erecek.

Peki neden?

İnsan vücudunun öldükten sonra bu hale getirilmesi Allah’ın dilemesiyledir. Ve bunun çok büyük bir anlamı vardır. İnsan, kendisinin aslında beden olmadığını, bedeninin yalnızca kendisine giydirilmiş geçici bir kılıf olduğunu, bu korkunç sonu görerek anlamalı, bedenin ötesinde bir varlığı olduğunu hissetmelidir. Kendini “et ve kemikten” ibaret sanan insana, bunun bir aldanış olduğunu kavratmak için böyle çarpıcı ve ibret verici bir son hazırlamıştır.

İnsan, bedeninin ölümüne bakmalı, bu geçici dünyada adeta sonsuza kadar kalacakmış gibi sahiplendiği ve bütün arzularına boyun eğdiği bedeninin akıbeti hakkında düşünmelidir. O beden toprağın altında çürüyecek, kurtlanacak ve iskelete dönüşecektir.

NOT: Bu küçük risaleyi okuma imkanınız olduğuna göre kurtuluş için hala fırsatınız var demektir. Bütün yaptıklarınıza rağmen sizleri bekleyen Rabbinize samimi bir tevbe ve salih ameller ile dönüp ahiret hayatınızda mutlu bir yaşama sahip olabilirsiniz. Gecikmeyin. Bu son fırsat olabilir.

Bir yanıt yazın