3 Ağustos tarihi, dünyaca ünlü âlime ve mücahide Zeyneb el Gazalî’nin vefatının sene-i devriyesidir. 2005 yılında baki âleme göçen Zeyneb Gazali’yi vefatının 14. yıldönümü vesilesiyle yâd etmek istedik.
İslam dünyası üzerinde oynanan oyunların en sinsi ve yıkıcı olanı, kadınlar üzerinde oynanan oyunlar hiç şüphesiz. Çünkü ümmeti ifsat etmenin en kolay yolu, aileye sızmak, Müslüman kadınları İslam’ a karşı kışkırtmaktan geçiyor.
Ancak ne mutlu bizlere ki Allah (c.c.) bu ümmete, fitneleri tersine çeviren mücahide hanımlar da nasip etti. Bu hanımların önde gelenlerinden Zeyneb Gazalî, çilelerle dolu hayatı boyunca hep batının kültür emperyalizmi karşısında İslam’ı savundu.
Zeyneb Muhammed el-Gazali 1917 tarihinde Mısırın kuzey vilayetlerinden Buheyre’nin köylerinden birinde dünyaya geldi. Babası el Ezher Üniversitesinin âlimlerindendi. Ailesi Hz. Hasan ve Hz. Ömer’in soyundan geliyordu.
Babası Zeyneb’ in yetişmesine ve İslâmî bir bilinç kazanmasına büyük önem veriyordu. Meşhur sahabe kadınlarından Nesibe bintu Kabı kendine örnek alması ve onun gibi fedakâr, gayretli biri olması için kızına çoğu zaman onun adıyla hitap ediyordu. 10 yaşına kadar eğitimini babasından alan Zeyneb, babasının vefatından sonra öğrenimine ara verdi.
Çünkü Zeyneb annesi ve kardeşleriyle birlikte Kahire’ye göç etmişti. Büyük ağabeyi Muhammed Zeyneb’in okulda modern bir eğitim almasına karşıydı. Annesi de ağabeyinin sözünü dinlemesini istiyordu. Öte yandan diğer ağabeyi ise kız kardeşinin okumasına taraftardı ve ona okuması için kitaplar getiriyordu.
Zeyneb 12 yaşına geldiği zaman okuyabileceği bir kız okuluna müracaat etti. Okulun müdürü Zeyneb’in babasını tanıyordu ve Zeyneb’in zekâsını da fark etmişti. Okumasına destek veren ağabeyinin gelip Zeyneb’i okula yazdırmasını tavsiye etti. Bu hadiseden sonra okula başlayan Zeyneb iki ay sonra bir imtihanla ikinci sınıfa geçti. Zeyneb el Gazali bir yandan resmi okullarda tahsilini sürdürürken bir yandan da medrese âlimlerinden dinî dersler okumaya devam ediyordu.
Hayatını Değiştiren Rüya
Zeyneb Gazali liseyi bitirdiğinde Kadınlar Birliği’nde çalışmaya başladı. Ancak bu kuruluş Müslüman kadınların batılı kadınlar gibi olmasını savunan bir çizgiye sahipti. Kuruluşun başkanı da örtünmeye karşı, batılılaşma ve feminizm yanlısı Hudâ Şaravi idi.
Mısır, 1914-1922 arasındaki İngiliz işgali ve sonrasında İngilizlerin kuklası olan idarecilerin ardı ardına yönetime gelmesiyle hızla Avrupaileşme eğilimine girmişti. İslam dünyasının her yerinde olduğu gibi Mısır’da halkın ve bilhassa kadınların İslam’dan uzaklaşması için her türlü telkin ve propaganda yapılmaktaydı. Yoksul ve cahil bırakılmış halk da dini, ahlaki ve kültürel değerlerini hızla yitirmeye başlamıştı. Kadın kuruluşları bundan istifade ile kız çocuklarını batıya eğitime gönderip, batılılaşmanın öncüsü model kadınlar yetiştirmek istemekteydi.
İşte bu amaçla Kadınlar Birliği başkanı Hudâ Şaravi üç zeki genç kız öğrenciyi eğitim için Fransa’ya göndermeye karar vermiştir. Zeyneb de bu eğitim fırsatından yararlanmak için Hudâ Şaravîyle görüşür, o da kendisini Fransa’ya gidecekler listesine yazmayı kabul eder.
Ancak Zeyneb yola çıkmadan hemen önce bir rüya görür. Rüyasında babası ona “Fransa’ya gitme, Allah sana Mısır’da daha hayırlı bir karşılık verecektir” demektedir. Bu rüya üzerine Fransa’ya gitmekten vazgeçmesi Huda Şaravî’yi şaşkına çevirir.
Zeyneb Gazali Kadınlar Birliği bünyesinde görevli olsa da bu kuruluşun görüşlerini benimsememektedir. Teşkilattaki batı yanlısı kadınlar da onun fikirlerine itiraz etmektedirler. Çünkü Zeyneb’in konuşmaları çoğunlukla İslâmî bir muhtevaya sahiptir.
Zeyneb Gazali anlaşmazlık içinde bulunduğu bu kuruluştan ayrılıp camilerde hanımlara vaaz vermeyi düşünür. Ama öte yandan Ezher âlimleri de Zeyneb Gazalinin camilerde vaaz vermesine karşı çıkmaktadır.
Görüşleri sebebiyle ne feministler ne de Müslümanlar tarafından sahiplenilmeyen Zeyneb el Gazali her şeye rağmen çalışmalarını sürdürür. Bu arada Kadınlar Birliği üyesi olan birçok hanımı da görüşleriyle etkilemeye muvaffak olmuştur.
Bu arada Zeyneb Gazali’nin yaşadığı bir olay onu bir yol ayrımına getirir. Mutfakta yemek hazırlamakla uğraşırken gaz ocağı patlaması sonucu bedeninin epey bir kısmı yanan Zeyneb Hanım, “yeniden sağlığına kavuşması durumunda Kadınlar Birliğini bırakacağına” dair adakta bulunur.
Hayatından ümit kesilmişken yeniden iyileşmesi üzerine, zaten baştan beri fikir birliği içinde olmadığı Şaravi ve Kadınlar Birliği ile yollarını ayırır. Gazali, 1936 yılında Müslüman Kadınlar Birliği’ni kurar ve “Müslüman Hanımlar” adı altında bir de dergi yayımlamaya başlar.
Hanım Sahabeler Gibi…
Artık Zeyneb Gazali ömrünün kalan kısmını sahabe kadınlarını örnek alan hanımlar yetiştirmek için adamıştır.Cemiyetin bünyesine İslami açıdan bilinçli, toplum meselelerine duyarlı ve bilgili kadınları kazandırmaya başlar. Fakat bu birlik, görüşleri ve gerçekleştirdiği faaliyetleriyle Abdünnasır yönetimini rahatsız etmiştir. Abdünnasır bu birliğin faaliyetlerine devam edebilmesi için Zeyneb Gazali’nin Sosyalist Birlik’e resmen üye olmasını şart koşar.
Bu dönemde Abdunnasır hükümetinin batıya sürekli taviz verip halka baskı uygulaması Hasan el-Benna liderliğindeki Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nı rahatsız etmektedir. Teşkilat tüm yurtta köşe bucak İslam’ı tebliğ hareketine yöneltir. Bir çığ gibi büyüyen bu hareket hem dış güçleri hem onların birer kuklası olan Mısır’ın idarecilerini rahatsız eder. Abdunnasır Müslüman Kardeşler’i dağıtmak için en yoğun baskı ve zulümleri icra eder. Ve uyguladığı sindirme hareketi pek çok masumun hayatına mal olur.
Zeyneb Gazali zalim idarecilerle işbirliği içinde olmayı reddedince cemiyeti kapatılır. Bu sırada Müslüman Kardeşler cemaatinin başkanı Hasan el Benna da kendisine aralarına katılmasını ve Müslüman Bacılar bölümünün başkanlığını yapmasını teklif etmektedir. Zeyneb Gazali önce bu teklifi reddeder daha sonra ise kabul ederek bu cemiyetin bünyesinde hizmetlerine devam eder. Cemaat içinde oldukça önemli ve etkin roller üstlenen Zeyneb Gazali davet amaçlı çok sayıda konferans verir, kitap ve makale yazar.
Abdunnasır tarafından kapatılan “Müslüman Kardeşler Teşkilatı”nın yeniden organize etmede aktif rol oynar. Cemaate mensup olduğu için tutuklanan mahkûmların aileleri ile yakından ilgilenip, onlara yardım elini uzatır. Evi, Abdünnasır tarafından zindanlara atılan Müslümanların çoluk çocuğunun sığındığı sıcak bir yuva olmuştur.
İşkence ve Direniş
1965 yılındaki Müslüman Kardeşler Teşkilatı’na yönelik yoğun baskıların yapıldığı dönemde Kardeşler’in birçok üyesi ile birlikte Zeyneb el-Gazali de tutuklanır. ‘Müslüman Kardeşler’ cemaatini dağıtarak tüm mallarına el koyan Diktatör Abdünnasır, Zeyneb Gazali’nin evini ve özel eşyalarını da gasp edecek ve bir hanım olmasına rağmen ona çeşitli eziyetleri reva görecektir.
Dava arkadaşları hakkında kötü konuşması ve iftiralar atması için kendisine uygulanan işkencelerden yalnızca birini kitabında şöyle anlatacaktır:
“34 no’lu zindan, kabir gibi dar, karanlık ve korkunç bir yer; yani tam bir hücre. Benim yanıma iki köpek vererek kapıyı kilitlediler. Teyemmüm ettim, namaz kıldım. Kıblenin bile ne tarafta olduğunu bilemiyordum. Bir namazı bitiriyor, diğerine duruyordum. Allah’a beni bu zalimlerin belasından kurtarması için dua ediyordum, yalvarıyordum. Rükû’da, secde’de, köpekler üzerime tırmanıyor. Başımı, el ve ayaklarımı, yüzümü tırmalıyordu. Öldürmeden sadece acı çektirmek için eğitilmişlerdi. Ben ise dua ve istiğfar, yalvarma ve yakarma ile Allah’a el açıyordum. Bir saat sonra kapı açıldı ve köpekler çıkarıldı. Beni hastaneye kaldırdılar.”
Zeyneb Gazali acıdan bayılıncaya kadar yediği sayısız kırbaç darbelerine, ayaz kış günlerinde beline kadar soğuk sularda bekletilmesine ve buna benzer işkence çeşitlerine rağmen yılmaz ve kendisinden istenen sözleri söylemeyi kabul etmez.
Zeyneb el Gazali, ömür boyu hapse mahkûm edilir ve modern Firavunun hapishanesinde, daha sonra Zindan Hatıraları adıyla neşredilecek olan kitabını yazacağı çilelerle dolu 6 yıl geçirir. 1971 yılında Suudi Arabistan kralının ricası üzerine serbest bırakılmasının ardından yine ilmi faaliyetler içinde olmaya devam eder.
Dünyanın çeşitli yerlerine seyahat gerçekleştirerek davasını anlatır. Yazdığı kitaplarla İslam’da kadının gerçek değerinin fark edilmesini sağlamaya çalışır.
Kutlu yolun yolcusu Zeyneb Gazali, Şehid Seyyid Kutub’un kız kardeşi Emine Kutub ile birlikte genç hanımları şuurlandırıcı ilmi çalışmalar yapar. Verdiği dersleri ‘Kur’an’a Bakışlar’, ‘Gençlerle Mektuplaşmalar’, ‘Müslüman Aileye Doğru’ ve ‘Yeniden İslami Dirilişe’ isimleriyle kitaplaştırılır.
Çağdaş âlimlerden Hafız et-Ticani ile ve onun vefatından sonra ise hayırsever bir kişi olan Seyyid Muhammed Salim ile evlenen Zeyneb el-Gazali’nin çocuğu olmaz. Mekke-i Mükerreme ve Peygamber aşığı olan Zeyneb el-Gazali, 39 kez Hacc ve 100 kez de Umre vazifesini yerine getirmiştir.
Zeyneb Gazali Müslüman kadınların üzerinde büyük oyunların oynandığı ve batılılaşmanın öncüsü yapılmaya çalışıldığı bir çağda Müslüman kadının duruşunu ve şahsiyetini göstererek tarihe iz bırakmıştır. 2005 yılında 88 yaşındayken bakî âleme göçen Zeyneb el Gazali için Yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyor, İslâm âleminin başı sağ olsun diyoruz.
Kaynak: İslami Hayat
Mısır’ın dirilişinde bir kadın!